Kur’ân-ı Kerîm bütün insanlara rahmettir. Çünkü her bir insanın, şu hakikî âlemden kendisine mahsus hayalî bir âlemi olduğu gibi, herkes kendi meşrebine göre Kur’ân’dan fehim ve iktibas ettiği, hafızasında kendisine has bir Kur’ân vardır ki, onun ruhunu terbiye, kalbini tedavi eder. Ve keza, Kur’ân-ı Kerîm’in bir meziyeti şudur ki: Bütün ulema ve ehl-i meşrep gibi, herkes, hidayeti için, şifası için müteaddit sûrelerden ayrı ayrı âyetleri ahzedebilir. Çünkü, bir âyetin sair âyât-ı Kur’âniye ile pek ince münasebetleri, ittisal cihetleri vardır, aralarında vahşet yoktur. Bu itibarla, müteaddit sûrelerden alınan âyetler, küçük bir Kur’ân hükmünde olur.
Mesnevî-i Nuriye, sayfa 225-226
«««
Kur’ân-ı Kerîm okunurken, istimaında bulunduğun zaman, muhtelif şekillerde dinleyebilirsin. 1. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm nübüvvet kürsüsüne çıkıp nev-i beşere hitaben Kur’ân’ın âyetlerini tebliğ ederken, kıraatini kalben ve hayalen dinlemek için, kulağını o zamana gönder; o fenn-i mübareğinden çıkar gibi dinlemiş olursun.
2. Veya Cebrail (as) Hazret-i Muhammed’e (asm) tebliğ ederken, her iki hazretin arasında yapılan tebliğ-tebellüğ vaziyetini dinler gibi ol.
3. Veya Kab-ı kavseyn makamında, yetmiş bin perde arkasında Mütekellim-i Ezelî’nin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma olan tekellümünü dinler gibi hayalî bir vaziyete gir.
Mesnevî-i Nuriye, sayfa 224
Yeni Asya