Hakikat-i İslâmiye bütün siyâsâtın fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki İslâmiyeti kendine alet etsin.
Eski Said Dönemi Eserleri, H. Şamiye, s. 255
***
...O gizli münafık zındıkların, Garblılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini siyaset-i İslâmiyeye alet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tâbi olamaz. Ve alet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.
Hatta Eski Said, o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir salih âlim, kendi fikr-i siyasîsine muvafık bir münafığı hararetle senâ etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik etti.
Eski Said ona dedi: “Bir şeytan senin fikrine yardım etse, rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa, lânet edeceksin.” Bunun için Eski Said, “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni ve’s-siyâseti” [Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.] dedi. Ve otuz beş seneden beri siyaseti terk etti.
Eski Said Dönemi Eserleri, H. Şamiye, s. 250
***
Dediler:
“Dinsizliği görmüyor musun, meydan alıyor. Din namına meydana çıkmak lâzım.”
Dedim:
“Evet, lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma’füvdür. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.”
Denildi: “Nasıl anlarız?”
Dedim: “Kim fasık siyasettaşını mütedeyyin muhalifine sû-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mal-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette, dine aleyhtarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.
“Meselâ, iki adam döğüşürler. Biri, zaif düşeceğini hissederken, elindeki Kur’ân’ı kavîye uzatmakla himayesini davet edip, kavî bir ele vermek lâzımdır. Tâ beraber çamura düşmesin,
Kur’ân’a muhabbetini, hürmetini göstersin, Kur’ân’ı Kur’ân olduğu için sevsin.
“Eğer kavînin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celbeder. Kur’ân’ı kavî bir hadimden mahrum bırakmakla, zayıf bir elde beraber yere düşerse o, Kur’ân’ı kendi nefsi için sever demektir.
“Evet, dine imale etmek ve iltizama teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur. Yoksa, ‘Dinsizsiniz’ dese, onları tecavüze sevk etmektir. Din dâhilde menfî tarzda istimal edilmez. Otuz sene halife olan bir zat, menfî siyaset namına istifade edildi zannıyla, Şeriata gelen tecavüzü gördünüz. Acaba şimdiki menfî siyasetçilerin fetvalarından istifade edecek kimdir, bilir misin? Bence İslâm’ın en şedid hasmıdır ki, hançerini İslâm’ın ciğerine saplamıştır.”
Eski Said Dönemi Eserleri, Sünuhat, s. 357