“Elhubbu lillah. Velbuğzu fillah. Velhükmü lillah” [Allah için sevmek. Allah için buğzetmek. Allah için hüküm vermek.] olan desâtir-i âliye, düstur-u harekât olmazsa nifak ve şikak meydan alır.
Evet, “Elbuğzu fillah. Velhükmü lillah” demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.
Cây-ı ibret bir hâdise:
Bir vakit, İmam-ı Ali Radıyallahü Anh bir kâfiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş. O, kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir ona demiş ki: “Neden beni kesmedin?”
Dedi: “Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün; hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlâsım zedelendi. Onun için seni kesmedim.”
O kâfir ona dedi: “Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfî ve halistir; o din haktır” dedi.
Hem medar-ı dikkat bir vakıa:
Bir zaman bir hâkim, bir hırsızın elini kestiği vakit, eser-i hiddet gösterdiği için, ona dikkat eden âdil amiri onu o vazifeden azletmiş. Çünkü Şeriat namına, kanun-u İlâhî hesabına kesse idi, nefsi ona acıyacak idi. Ve kalbi hiddet etmeyip, fakat merhamet de etmeyecek bir tarzda kesecekti. Demek, nefsine o hükümden bir hisse çıkardığı için, adaletle iş görmemiştir. [....]
Altıncı Vecih
Hayat-ı maneviye ve sıhhat-i ubudiyet, adavet ve inat ile sarsılır. Çünkü vasıta-i halâs ve vesile-i necat olan ihlâs zayi olur. Zira, tarafgir bir muannid, kendi a’mâl-i hayriyesinde hasmına tefevvuk ister. Halisen livechillâh amele pek de muvaffak olamaz. Hem hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez. İşte ef’al ve a’mâl-i hayriyenin esasları olan ihlâs ve adalet, husumet ve adavetle kaybolur.
Şu Altıncı Vecih çok uzundur. Fakat kabiliyet-i makam kısa olduğundan kısa kesiyoruz.
Mektubat, s. 316-318
LÛGATÇE:
adavet: düşmanlık, kin.
ef’al ve a’mâl-i hayriye: hayırlı işler ve hayırlı fiiller.
azletmek: görevine son vermek.
cây-ı ibret: ibret edilecek nokta, ibret verici.
desâtir-i âliye: yüksek düsturlar, prensipler.
düstur-u harekât: hareket prensipleri, takip edilecek yol, yöntem.
medar-ı dikkat: dikkat çekici.
muannid: inatçı, ayak direyen.
nifak: iki yüzlülük, münafıklık, bozgunculuk.
sıhhat-i ubudiyet: kulluktaki sıhhat, doğruluk, sağlamlık.
şikak: uyuşmazlık, anlaşmazlık.
tefevvuk: üstün olma, üstünlük.
vasıta-i halâs: kurtuluş vasıtası.
vesile-i necat: kurtuluş vesilesi, aracı.