(Dünden devam)
Mehmed Kayalar’ın Müdafaasından:
Bu kadar maruzatımızla ifade etmek istedim ki: Maksadımız imanımızı kurtarmaktır, imana hizmettir, Kur’ân’a hizmettir. Ahirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir gûnâ suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen şikâyette bulunduğumuz o gizli din düşmanları, türlü türlü entrikalarla, tertiplerle, iz’açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men etmeye uğraşmaktadırlar. Bizler ise bu kudsî yolda Kur’ân ve iman için her şeyimizi fedaya seve seve hazırız. Değil dünyevî ıztıraplar, Cehennemî azaplar da verilse, bıçaklarla da doğransak, en müthiş ölümlere de maruz bırakılsak, asırlar boyunca milyonlar mübarek ecdadımızın feda-i can ettikleri bu kudsî hakikate, bizim canımız da feda olsun. Bir değil, bin ruhum da olsa, Kur’ân için, iman için hepsini feda etmeye her zaman hazırım.
Şu aziz vatanın taşları, toprakları, abideleri, kubbeleri, camileri, minareleri, mezar taşları, türbeleri Kur’ân’ın tebliğ ettiği zemzeme-i tevhidi haykırıyorlar. İman ve Kur’ân’ın ezelî nurunu, atom zerratına kadar nüfuz edip ilân ettiği tevhid hakikatini, hiçbir kuvvet bu vatanın ve bu milletin sine-i pakinden silemez.
Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden hakaik-ı Kur’âniyeyi ve vahdaniyet-i İlâhiyeyi haşmetle ilân eden ve tevhidi a’zamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatının iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim.
Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır. Arşı ferşe bağlayan Kelâmullah ile mazi canibindeki milyarlar ehl-i iman, evliya ve enbiya alâkadar oldukları gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de manen alâkadardırlar. Çok ihtiyarlamış arzın, dört yüz milyon Müslüman sekenesi, Risale-i Nur’un beraetine ve serbestiyetine ve intişarına muntazırdırlar.
Mazi tarafından perde-i gayb arkasına çekilen mübarek ecdadımızın nurânî kafileleri, ulvî makamlarından Risale-i Nur mahkemesine manen nâzırdırlar.
Müstakbel cephesinin feyizkâr nesilleri, beraet (HÂŞİYE) kararını bekliyorlar.
Emekli Yüzbaşı
Mehmed Kayalar
HÂŞİYE: Bu müdafaanın serdedildiği muhakeme, beraetle neticelenmiştir.
İşaratü’l-İ’caz, s. 322
LÛGATÇE:
Arş: Cenab-ı Hakkın isim ve sıfatlarının a’zam noktada tecellî ettiği en yüksek semâ katı, mertebesi.
ferş: yeryüzü, zemin, dünya.
gûnâ: tür, nevi, çeşit, tarz. (hiçbir gûnâ: hiçbir şekilde).
intişar: yayılma, yayınlanma.
iz’aç: rahatsız etme, can sıkma, baş ağrıtma, bunaltma.
maruzat: arz edilenler, sunulanlar.
muhakeme: yargılama.
sekene: sakin olanlar, ikamet edenler, oturanlar.
serdetmek: ayrıntılı ifade etmek, anlatmak, sunmak.
zemzeme-i tevhid: tevhid zemzemesi, birlik nağmesi; Allah’ın birliğinin nağmesi.