İ’lem Eyyühe’l-Aziz! (*)
İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir.
Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de sür’atle giderken “Temerru merre’s-sehâbi” [Bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler. (Neml Suresi: 88.)] ayetini okuyor. Sefine-i arz sür’atle yürürken, dünyanın gayr-i meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp, el uzatma. Firakın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.
Ey nefs-i emmarem! Sana tâbi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş. Ben ancak ve ancak beni yaratıp Şems ve Kamer ve Arz’ı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl’e abd olurum.
Ve keza, kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdud ve tünellerinden şimşekvârî geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedü’l-âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmani’r-Rahîm’den medet istiyorum.
Ve keza, hiçbir şeyi dualarıma, istigaselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak Küre-i Arz’ı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve Şems ve Kamer’in birleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şâhikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sâkin kılmaya kàdir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelâl’e dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü her şeyle alâkadar âmâl ve makàsıdım vardır.
(*): Ehemmiyetli.
Mesnevî-i Nuriye, s. 123
LÛGATÇE:
abd: kul.
âmâl: emeller, arzular, istekler.
Arz sefinesi: Dünya gemisi.
ebedü’l-âbâd: ebedlerin ebedi, sonsuzluk.
elem: acı.
Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl: her şeyi bir maksada uygun, hikmetle, benzersiz bir şekilde yaratan sonsuz büyüklük sahibi olan Allah.
firak: ayrılık.
i’lem eyyühe’l-azîz: ey aziz kardeşim, bil ki!
istigase: medet umma, yardım isteme.
makàsıd: maksatlar.
nefs-i emmare: insana kötü ve günah işlerin yapılmasını emreden nefis.
Şems: Güneş.
tayyare: uçak.
telâki: kavuşma, buluşma.
uhdud: vadi, geçit.